Selçuklunun başkenti Konya'dan, Osmanlının başkenti İstanbul'a 11. sınıflar için 26 Ekim ,2 ve 3 Kasım tarihlerinde düzenlenen Atabey Gençliği Ecdadın İzinde gezisi için Konya Büyükşehir Belediyesi'ne  ve görevli öğretmenlere teşekkür ederiz.

Bu gezi sırasında İstanbul gözlemlerini kaleme alan okulumuz öğretmenlerinden Tahir SELÇUK hocamızın güzel yazısı için teşekkür ederiz.

 İstanbul Gezi Günlüğü 

 Gecenin son saatlerinde, tan yeri daha ağarmadan trenimiz Konya Garı'ndan yola revan olmuştu. İçimde müthiş bir heyecan vardı. Uzunca bir aradan sonra yeniden aşkın payitahtı İstanbul'a gidiyordum. 

     Keyifli bir tren yolculuğunun ardından, nice vedalara nice ayrılıklara ve nice kavuşmalara sahne olan Bakırköy Gar'ına vardık.

      İlk durağımız olan Eyüp Sultan Hazretleri'nin türbesine, sahil yolundan kısa bir yolculuk ile ulaştık. Sarayburnu açıklarında deniz, kuşluk güneşi altında adeta gümüş bir tepsi gibi parlıyordu. İstanbul'un manevi mimarlarından biri olan, kalpler sultanının huzurunda benimde gönlüm, dünyanın dört bir tarafından gelen ziyaretçilerinki gibi dualara durdu.

      İkinci durağımız ise Sepetçiler İskelesi'nde başlayıp iki saat kadar süren, içerisinde İstanbul'un eşsiz manzaralarını barındıran Boğaz turu oldu. İlk defa İstanbul'u ve Boğaziçi'ni gören öğrencilerimizin gözlerindeki sevinç parıltıları, en az Boğaz'ın paha biçilemez manzarası kadar güzel ve görülmeye değerdi.

       Sonrasında ise tarihi Gülhane Parkı'nın içinden kuş sesleri arasında ulu mabet Ayasofya'ya grup olarak intikal ettik. 1500 yıllık eser büyük bir ihtişam ile gelen ziyaretçileri karşılıyor ve kendine hayran bırakıyordu. İkindi namazını fetih sembolü camide eda etmenin bahtiyarlığı içinde Batılılar'ın mavi cami dediği Sultan Ahmet Cami'ne geçtik. Rehberimiz hayatı hep 14 rakamı ile kesişmiş Osmanlı sultanların 14.'sü, 14 yaşinda tahta çıkmış, 14 yıl tahta kalmış, tahta çıktıktan 14 yıl sonra vefat etmiş Sultan Ahmet'in hazin hikayesini yine sultanın yaptırdığı caminin avlusunda anlattı. Sultan Ahmet cami altı minaresi ve müthiş taş işçiliği ile adeta zamana meydan okuyordu.  Hemen akabinde ise son durağımız olan Sultan Ahmet Meydanı ve hipodromu inceleme fırsatı bulduk. 

     Sonrasında ise hafif bir İstanbul yağmuru altında, İstanbul kokusunu içimize çeke çeke bizi gara götürecek olan transfer aracımıza doğru yürümeye koyulduk. Gara geldiğimizde gün batmış güneş bizden önce İstanbul'a veda etmişti. Trene bindiğimizde garip bir his kapladı içimi, İstanbul'dan ayrılık vakti gelmişti. Ben, güneş kadar şanslı değildim. İstanbul'a tekrar geri gelmem güneş kadar çabuk olamayacaktı. Bu duygular içerisinde trenin camından aziz şehre son bir kez daha bakıp, biraz önce okumaya başladığınız bu metni kaleme almaya başladım.

       Elveda İstanbul, elveda sokakları denize çıkan şehir, elveda Sultan Fatih'in yadiğarı, elveda daha veda ederken özlediğim sevgilim. "Kavuşmak mı belki daha ölmedim."

                                                             Tahir Selçuk 

                                                    Ekim, 2023, İstanbul